15 Eylül 2014 Pazartesi

OSMANLI DEVLETİ’NDE EĞİTİM ANLAYIŞI

Osmanlılarda ‘terbiye’ olarak ifade edilen eğitim; belli bir konuda, bir bilgi bilim dalında yetiştirme ve geliştirme etkinliğidir. Eğitim faaliyeti, amacına ulaşmada öğretim faaliyetinden yararlanır. Bu nedenle öğretim, eğitimin bir parçasıdır. Osmanlılarda ‘tedris’, ’talim’ diye tanımlanan öğretim; belli bir amaca göre gereken bilgileri verme işidir. Buna göre eğitim ve öğretimin amacı, insanlara gerekli olan bilgi, kültür, değer ve bir takım davranışların kazandırılmasıdır.
Osmanlı Devleti’nde eğitimin iki boyutu vardır. Bunlar:
1-)Kişilere geçerli bilgileri ve değerleri aktarmak.
2-)Hedeflenen amaçları gerçekleştirmek için kurulmuş olan kurumlar ile eğitim ve öğretim yapmak.

ASKERİ VE İLMİYE SINIFININ EĞİTİMİ
Askeri sınıfa insan yetiştirmede en önemli eğitim kurumu, Top kapı sarayındaki Enderun Mektebi idi. Enderun’a girebilmek için saray okullarından Galatasaray, Edirne sarayı, İbrahim paşa sarayı okullarını bitirmiş olmak gerekiyordu, bu okullara devşirme yoluyla öğrenci alınırdı. Enderun’u bitirenler, Kaptan-ı derya, yeniçeri ağası beylerbeyi, vezir ve sadrazam olarak askeri sınıfın kademelerine kadar gelebiliyorlardı. İlmiye sınıfı medreselerden yetişiyordu. Medreseleri bitirenler kadılık, müftülük, nişancılık defterdarlık cami hizmetleri gibi görevlere atanırlardı.
Devlet Müslüman olmayan vatandaşlara ise kendine ait kurumlarda eğitim görmekteydiler. Osmanlı Devletin de değişik amaçlara yönelik birçok eğitim kurumu bulunmaktaydı. Bu kurumlar farklı eğitim metotları uygulamaktaydılar. Farklı derslerin okutulduğu dört ayrı okul bulunmaktaydı.
Bunlar:  

•         Enderun: Yönetici ve asker kadronun yetiştirildiği “Topkapı Sarayı”nda bulunan saray eğitim kurumudur.
•         Dergâh Eğitimi: Tasavvuf erbabının yetiştiği eğitim kurumudur.
•         Kalem Eğitimi: Devlet kurumlarında çalışacak bürokrat sınıfın yetiştirildiği eğitim kurumudur. Bu kurumdan mezun olanlara “küttab” ismi verilmekteydi.
•         Medrese Eğitimi: Ulema sınıfının yetiştiği eğitim kurumudur.( Müderris, şeyhü’l-islam, kadı) Medreseler öğretim alanlarına göre beş gruba ayrılmaktaydı.
Bunlar:

•         Darü’l-tıb Medresesi: Tıp ve anatomi ağırlıklı derslerin verildiği kurumdur.
•         Darü’l-hendese: Mühendislik ve matematik ağırlıklı derslerin verildiği kurumdur.
•         Mütehasssısın Medresesi: İlahiyat ağırlıklı derslerin verildiği kurumdur.  
•         Darü’l-hadis: Hadis eğitiminin verildiği bu kurum Kanuni döneminde açılmıştır.
•         Darü’l-kurra Medresesi: Kur’an-kerim Okuma ve yazma derslerinin verildiği kurumdur.

Not: İlk medrese Orhan Bey döneminde İznik’te açılmıştır. İlk yüksek düzeyde eğitim veren medrese II. Mehmed (Fatih) döneminde açılan “Sahn-ı Seman” medresesidir. I. Süleyman (Kanuni) döneminde “Sahn-ı Süleymaniye” medresesi açılmıştır.

•         Lonca eğitimi: Esnaflara yetiştirilmeleri esnasında mesleki ve dini eğitimin verildiği kurumdur.
•         Yabancı Okullar: Osmanlı topraklarında ilk yabancı okul, Cizvit rahipleri tarafından Fransa adına açılan “Saint Benoit”dır (Sen Benuva). Daha sonraki dönemlerde kapitülasyonlardan faydalanan Avrupalı devletler İstanbul da birçok okul açmıştır.
Not: İlköğretim ilk defa II. Mahmut döneminde zorunlu hale getirilmiştir. Kız öğrencilerin okutulmaya başlanması ise Tanzimat döneminde devletin görevleri arasında yer almıştır.

BİLİM
Osmanlı Devletin de bilimsel çalışmalar “nakli bilimler” ve “akli bilimler” olarak iki kısma ayrılmıştır.
•         Nakli Bilimler: İslami bilimlerdir. Fıkıh, kelam ve tefsir’dir.
•         Akli Bilimler: Akıl, araştırma, deney ve gözleme dayanan bilimlerdir.
Osmanlı Devletinde XVII. yy’dan itibaren pozitif bilimler medreselerde okutulmamaya başlanmıştır. Bunun sonucunda Osmanlı Devleti bilim ve teknik alanda Avrupa’nın gerisinde kalmıştır. XVII. yy Osmanlı devletinde bilim ve teknoloji hayatında durgunluk dönemi olmuştur. Bu durumun nedenleri Koçi Bey tarafından hazırlanan risalelerle ortaya konmuştur.
Önemli bilim adamları şunlardır;
§         El-fenari: Mantık
§         Seydi Ali Reis: Deniz coğrafyası üzerinde çalışmalarda bulunmuş ve Miratü’l-memalik adlı esri ortaya koymuştur.
§         Matrakçı Nasuh: Coğrafya
§         Kâtip Çelebi: Coğrafya üzerine önemli eserleri bulunmaktadır. Bunlar; Keşfü’z-zünun ve Cihannüma’dır. Ayrıca pozitif bilimleri ve felsefi düşünceyi savunan Mizanü’l-hak gibi eserleri bulunmaktadır.
§         Piri Reis: Haritacılık ve coğrafya alanında çalışmalarda bulunmuştur. En önemli eseri Kitab-ı Bahriye’dir.
§         Ali Kuşçu: Osmanlı devletinde matematik öğretiminin kurucusu olarak bilinmektedir.
§         Evliya Çelebi: Seyahatname en önemli eseridir. Bu eser yazıldığı dönemin türk kültürünü ve tarihini aydınlatan önemli bir yapıttır. XVII. yy’a ait bir eserdir.
§         Takiyüddin Mehmet: Astronomi alanında çalışmalarda bulunmuş İstanbul da ilk rasathaneyi kurmuştur.
§         Celaleddin Hızır ve Ahmedi: Tıp

YAZI, DİL, EDEBİYAT VE SANAT
1.       YAZI, DİL VE EDEBİYAT
Osmanlı Devletinde yazışmalarda ve bürokrasi işlemlerinde farklı yazı biçimleri kullanılmıştır. Devletin resmi yazışma dili Osmanlı Türkçesi, din ve bilim dili Arapça, edebiyat dili ise Farsça idi. Osmanlı Devletinde kullanılan yazı çeşitleri ise rık’a, ta’lik, sülüs, nesih, reyhanî, divani ve siyakattir.
Osmanlı Devletinde edebiyat çalışmalarını üç bölümde incelemek mümkündür. Bunlar: Divan edebiyatı, Halk edebiyatı ve Tekke edebiyatı’dır.
•         Divan edebiyatı temsilcileri: Baki, Fuzuli, Sinan Paşa, Nesimi, Hoca Dehhani, Ahmedi.
•         Halk edebiyatı temsilcileri: Pir Sultan Abdal, Kul Ahmed, Hayali, Gevheri, Karacaoğlan ve Köroğlu.
•         Tekke edebiyatı temsilcileri: Mevlana, Süleyman Çelebi (Mevlid), Hacı Bektaşi Veli, Yunus Emre, Kaygusuz Abdal ve Akşemseddin.

2.       SANAT
a.        Minyatür: Osmanlı Devletinde İslamiyet’inde etkisi ile birlikte resim sanatı yerine daha soyut bir sanat olan “minyatür” sanatı gelişme göstermiştir. Minyatür genellikle el yazması kitaplar da boya ve yaldız kullanılarak, ışık, gölge, boyut ve gerçek hacim kullanılmadan yapılan resimlerdir. Derinliğin bulunmadığı minyatür resimlerde kişiler mevkilerine ve rütbelerine göre çizilmiştir ayrıca geleneksel bir yapıya sahiptir.
Önemli minyatür sanatçıları ise şunlardır:
§         Bursalı Firdevsi: Süleymanname
§         Matrakçı Nasuh: Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn
§         Nakkaş Osman
§         Levni: Surname

b.        Çinicilik: Osmanlı Devletinde ilk çini işlemeciliği İznik’te daha sonra da Kütahya da kurulmuştur. Lale devrinde çini sanatındaki gelişmeler en üst seviyeye ulaşmıştır.
Mozaik çini sanatının örneklerinin görüldüğü mimari eserle ise şunlardır;
- İznik Yeşil Camii Minaresi                             - İstanbul Çinili Köşk

- Bursa Yeşil Camii ve Türbesi                         - Süleymaniye Camii

- Topkapı Sarayı                                                - Rüstem Paşa Camii

c.        Hat Sanatı:  İslamiyet’in kabulü ile birlikte başlayan Türk yazı sanatının en fazla gelişme gösterdiği dönem Klasik Osmanlı dönemi olmuştur. Hat sanatında genellikle sülüs, reyhani ve nesih türü yazı çeşitleri kullanılmıştır.
Bu dönemde yetişen önemli hattatlar ise şunlardır;
- Mustafa Rakum Efendi                               - El-Mustasımi

- Hafız Osman                                               - Hamit Aytaç

- İbn-i Mukle                                                 - Şeyh Hamdulla
                                         
İLKÖĞRETİM
Osmanlı Devleti’nde eğitimin ilk basamağı “sübyan mektepleri”idi. Bunlara “mahalle mektebi”de denirdi. Her mahallede her cami yanında sübyan mektebi bulunurdu. Günümüzdeki ilkokulların benzeri olan sübyan mektepleri, medreselere başlangıcı oluşturdu. bu okullara 5-6 yaşına gelen çocuklar alınırdı. Bu okulda eğitim verenler özel eğitim görmüş öğretmenler değildi. Okuma-yazma bilen ve bu işe uygun olduğu kabul edilen herkes bu okullara öğretmen olabilirdi. Sübyan mekteplerinin belirli bir sınıfı ve süresi yoktu. Her çocuk verilmek istenilen bilgileri öğreninceye kadar okula devam edebilirdi. Bu okullarda alfabe yazı, okuma, dört işlem ve dini bilgiler öğretilirdi.

ORTA VE YÜKSEK ÖĞRETİM
Osmanlıda, orta ve yüksek öğretim kurumlarının temelini, medreseler meydana getiriyor. Medrese kelime olarak “talebenin” ilim öğrendiği yer anlamına gelir. Medreseler genel olarak sübyan mekteplerinin üzerinde eğitim-öğretim yapan orta ve yüksek öğrenim kurumlarıydı.
Osmanlılar, kendilerinden önceki Türk Selçukluları diğer İslâm ülkelerini örnek alarak, medreseler kurdular. İlk Osmanlı medresesi 1330 yılında İznik’te Orhan Bey tarafından yaptırılmış ve müderris olarak şeref ettin davudî-i kayseri tayin edilmiştir. Orhan Bey burayı aldıktan sonra devlet merkezini buraya naklederken, burada manastır medresesi olarak tanınan medreseyi yaptırdı.(1335)daha sonra I. Murat, Yıldırım Bayezid Çelebi Mehmet ve II. Murat hükümdarlıkları döneminde çeşitli yerlerde medreseler yaptırdılar.

MEDRESELERDE OKUTULAN DERSLER
A-)KURAN: İslâm dininin kutsal kitabı olan Kuran’ın anlamı ve açıklaması konu edilirdi.
B-)HADİS: Hz. Muhammed’in sözlerini konu edinen bilim dalıydı.
C-)FIKIH: İslâm hukuku ve uygulamasından söz eden bilim dalıydı.
Ç-)KELAM: Allah’ın varlığını ve İslâm dininin doğruluğunu konu edinen bilim dalıydı.

BATI TARZINDA AÇILAN OKULLAR
1848’de Darulllimin,1849 Darülmaarif,1858 İstanbul’da kız Rüştiyesi açıldı. bu tarihe kadar, örgün eğitimde, kızların okula gitmeleri düşünülmemişti. Bu nedenle kız rüştiyesinin açılması, Türk eğitim tarihi açısından oldukça önemlidir.1859’da günümüzdeki siyasal bilgiler Fakültesi’nin esasını oluşturan “mektebi-i mülkiye”açıldı.1868’de Galatasaray sultanisi(Galatasaray lisesi)açıldı.
1862’de sübyan mektepleri yerine iptidai mektepleri açılmaya başladı.1873’de fakir ve kimsesiz çocukları eğitmeksizin Darüşşafaka açıldı.1870’de Darülmüallimat açıldı.
1846’da medrese dışında bir yüksek öğretim kurumu olarak Darülfünunun açılması gündeme geldi. Darülfünun, medrese dışında, dini ve etkilerden uzak bir üniversite eğitimi yapacaktı. Darülfünun’da okutulacak kitapların hazırlanması amacıyla “encümen-i danış”adıyla bir komisyon kuruldu. Tüm hazırlıklara rağmen, darülfünun açılmadı. Darülfünunun açılmayışının başlıca sebepleri şunlar olmuştur:
1-)Darülfünunun öğrenci hazırlayacak okul olmayışı
2-)Bu tarihte Avrupa’da meşrutiyet ve anayasa istekleri yönünde isyanlar çıkmış ve olaylara öğrencilerde katılmış. Bu durumun Osmanlı devletinde olabileceği düşünülerek açılmamış.
KURULUŞ VE AMACI

Tanzimat döneminde rüştiyeler yüksek öğretime ve darülfünuna öğrenci hazırlayan okullar kabul edilmişside, zamanla bu okulların ihtiyacı karşılayamadığı anlaşılmaya başlamıştır.
1856 ıslahat fermanı ile eğitim alanında bazı düzenlemelerin yapılması öngörülmüş, bunların başında Müslüman ve Hıristiyan bütün Osmanlı tebaasının eşit şartlar altında eğitim hizmetlerinden yararlanması ve bu suretle Osmanlı birliğinin sağlanması düşünülmüştür.
Diğer yönden, özellikle Fransa’ya öğrenim için gönderilen öğrencilerin masrafının yüksek olmasına karşılık, beklenilenin elde edilmeyişi, Paris’te 1857’de açılan “MEKTEBİ OSMANΔ adındaki okuldan istenilen sonucun alınmaması yetkileri arayışa itmiş ve İstanbul’da batı alanında yeni bir okul kurulması düşüncesini doğurmuştur.
Bu arada, Osmanlı Devleti’nin vadettiği ıslahatın gerçekleşmesine yardımcı olmak isteyen dış tavsiyelerde oluyordu. Bunların en önemlisi 1867’de Fransız hükümetinin babı âliye vermiş olduğu notadır. bu notada, büyük merkezlerde Hıristiyan öğrencilerinde okuyabilecekleri ortaöğretim kurumlarının(lise)bir an önce açılması gerektiği belirtiliyordu.
Osmanlı hükümeti, Fransız elçisiyle görüşerek İstanbul’da öğretim dili Fransızca olan bir lise açılmasını kararlaştırdı ve Fransa okulun kurulmasına yardım vadetti. O sırada seyahatte olan padişah Abdülaziz’de, bütün okulları görme fırsatı bulmuş, döndüğünde de okulun açılmasına izin vermiştir.
Lisenin Türkçe, Fransızca, Rumca, Ermenice olarak yayınlanan nizamnamesi bulunmaktadır. Bu nizamnamenin maddeleri şöyledir;
Madde 1-)mektebi sultani memleket ihtiyaçlarına uygun surette, farklı dinlere mensup olan tebaanın çocuklarının eğitim ve öğretimleri için Avrupa’nın orta dereceli mektepleri örnek alınarak açılmıştır.
Madde 2-)bu mektepten mezun olanlar, imtihanla diplomalarını aldıktan sonra her türlü devlet hizmetinde istihdam edileceklerdir.
Madde 3-)mektebi sultani’den çıkan öğrencileri her türlü hizmetlere en iyi şekilde hazırlamak üzere mektepte talim ve tahsil olunacak derslere yer verilmiştir, bu dersler şunlardır; öğretim programı 7.sayfada yer almaktadır.
TALİM VE TAHSİL ÖĞRENCİLERİNİN ÖĞRETİM TABLOSU;
1-)Lisan-ı Osmanî(Türkçe)
2-)Fransız dili ve edebiyatı
3-)ahlak ve adab
4-)Kavanin(tıp ve eczacılık ilimlerinin tahsiline lazım olacak kadar Latin lisanının temel prensipleri)
5-)işti kakat-ı yunaniye
6-)tarihi Osmanî ve umumi
7-)umum coğrafya ile Osmanlı devletinin ziraat, ticaret, zanaat ve idari coğrafyası

8-)Riyaziyatı adiyye ve aliyye
9-)İlm-i hey’et
10-)Cerr-i eskal ve cihet-i ameliyatı
11-)Hikmet-i tabiiyye ve kimya
12-)Tarihi tabii
13-)Mebadi-i ilmi hukuk
14-)İlm-idare-i mülkiyye
15-)Me badi-i ilmi hitabet ve edebiyat
16-)Resm-i hattı ve resmi adi
17-)Muhasebe, defter tutma mevaddı-ı ticaret

Madde 4-)öğrenciler, dini vazifelerini öğrenmek ve yerine getirmek üzere bağlı olduğu dinin mabetlerine gönderileceklerdir.
Madde 5-)mektebe 600 dâhili(yatılı)öğrenci alınacak, yarısı Müslüman yarısı da gayrimüslim olacaktır.
Madde 6-)idari sınıfına dâhil olmak üzere 9 yaşından 13 yaşına kadar öğrenci alınacak ve yaşı 13’ü geçmiş olan öğrenciler imtihana tabi tutularak sınıflara alınacaktır.

II. ABDÜLHAMİT DÖNEMİNDE AÇILAN OKULLAR
-1881’de ticaret okulu ve sanayi-i nefise mektebi açıldı.
-1883’de mülkiye mühendis mektebi açıldı.
-1891’de veteriner okulu açıldı.
-1892’de halkalı ziraat mektebi açıldı.
-1895’de baytar mektebi açıldı.
-1870’de açılıp 1871’de kapatılan darülfünun 1900’de kesin olarak açıldı.

Emrah Altınay

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder