18 Ağustos 2014 Pazartesi

SALTANAT

SALTANAT NEDİR ?

Bir ülkeyi, milleti, ümmeti, ya da imparatorluğu yönetme hakkının tek bir hanedanda yani tek bir ailede toplandığı yönetim sistemidir. Monarşidir. İktidarın tek kişide toplandığı yönetim biçimidir. Krallıktır, padişahlıktır. Ülke yönetiminin genellikle babadan oğula geçtiği yönetimdir. Yönetime egemen güç tek bir eldedir. Örneğin; Osmanlı, Selçuklu Hanedanları, ...


                                OSMANLI DEVLETİNDE SALTANAT

 Osmanlı İmparatorluğu döneminde kullanılan yönetim şekline verilen isimdir. Yönetim şekli Osmanlı Hanedanı mensubu padişahın görünüşte mutlak egemen olmasına dayalıdır. Saltanat kelimesi Türkçe'de gösteriş ve zenginlik anlamında da kullanılır.

Saltanat'ın bazı dönemlerinde, padişahın yetkin olmamasından dolayı, Haseki Sultan'lar veya Valide Sultan'lar (hatta Mihrimah Sultan örneğinde görüldüğü gibi, padişah kızı) devlet yönetimine müdahale etmişler, hatta zaman zaman bizzat devleti yönetmişlerdir. Bu dönem Kadınlar Saltanatı olarak bilinir. Dönem büyük ölçüde Osmanlı İmparatorluğu'nun duraklama dönemine denk gelir. Kanuni Sultan Süleyman’ın yaşlılık döneminde (1550 civarı) başlamış, 1656 yılında Köprülü Mehmet Paşa’nın sadrazam oluşuna kadar devam etmiştir.

Saltanat, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)'nin 1 Kasım 1922'de kabul ettiği "Osmanlı İmparatorluğu'nun münkariz olduğuna dair" 308 numaralı kararname ile kaldırılmıştır. Kararname, ilga hükmünü geriye yürüterek "İstanbul'daki şekl-i hükümetin 16 Mart 1336 (1920)'de tarihe intikal ettiğini" bildirmiştir.[3] Saltanatın kaldırılmasıyla Türk Tarihinin en uzun ömürlü devleti Osmanlı Devletinin 623 yıllık yaşantısı resmen sona ermiştir.

                             SALTANATIN SINIRLANMASI

  1876 yılında II. Abdülhamit tarafından I. Meşrutiyet ilan edildi. 3 Ocak 1877'de Osmanlı'da ilk seçim yapıldı. Rusya'da bundan memnun değildi. 20 Nisan 1877'de Rusya Osmanlıya savaş ilan etti. Savaştan dolayı II. Abdülhamit 13 Şubat 1878'de parlomentoyu feshetti. 30 yıl askıda kalmasından sonra yine II. Meşrutiyet ilan edildi. Bunla birlikte Osmanlılar Trablusgarp Savaşı ve I. Dünya savaşında savaştı. Osmanlının I. Dünya Savaşında yenilmesiyle Meclis-i Mebusan 23 Nisan 1920'ya kadar açık kaldı. 28 Ocak 1920'de Son Osmanlı Meclisi Misak-ı Milli'yi kabul etti. 23 Nisan 1920'de yerini TBMM meclisine bırakmıştır.


                               SALTANATIN KALDIRILMASI VE SONRASI


 1 Kasım 1922'de Saltanat TBMM tarafından kaldırılmış ve Saltanatın kaldırılmasıyla Türkiye kurulmuştur. 17 Kasım 1922'de Son Padişah VI. Mehmet Vahidettin, Osmanlı'nın sonu olduğunu anlamış ve tahtından çekilerek Osmanlı Devleti'ni feshetmiştir. Aynı zaman TBMM'ye tahtından çekildiğini bildirmiştir. Böylece Son padişah Vahdettin'in 17 Kasım 1922'de tahtından çekilmesiyle aynı günde Türkiye'nin başkenti Ankara'ya taşınmıştır. Vahdettin'den sonra son halife Abdülmecit, TBMM tarafından halife seçilecektir. 24 Temmuz 1923'te Lozan Barışı imzalanacaktır.. İstanbul'un işgali 2 Ekim 1923'e kadar sürecektir. 3 Mart 1924 yılında Halifelik TBMM tarafından kaldıralacak ve bütün Osmanlı üyeleri Türkiye'den kovulacak, son padişah Vahdettin ve son halife Abdülmecit de dahil olacaktır. Türkiye 1 Ocak 1926'da Miladi takvime geçecektir. Son padişah Vahdettin'in 16 Mayıs 1926 yılında sürgündeyken ölene kadar kalacağı yer San Remo olacaktır. 1926'de son padişah Vahdettin'in mezarı Türkiye'ye kabul edilmeyince Suriyelilerce Şam Sultan Selim Cami Mezarlığına gömülecektir.

                                     HİKAYE

Bugün İstanbul'da oturup da bu şehrin Laleli diye bir semti bulunduğunu bilmeyen yoktur.Burada yine bu isimle anılan bir de tarihi cami vardır. Bu semt ve cami hakkında ilginç bir hikaye anlatılmaktadır: Laleli Camiini Sultan III. Mustafa (Padişahlığı 1757-74 yılları arasıdır) yaptırmıştır. Sultan Mustafa bu camii yaptırırken çevrede Laleli Baba namında bir zatın yaşadığını öğrendi. İçinde bu zatla görüşmek, söz ve sohbetinden yararlanmak arzusu doğdu. Cami inşaatını denetlemeye geldiği bir gün Laleli Baba ile görüşmek istediğini bildirdi. Laleli Baba'ya hemen padişahın kendisini ziyaret etmek istediği haberi ulaştırıldı, o da buyur etti. Padişah Laleli Baba'nın sohbetinden çok istifade etti. İçinde Laleli Baba ile daha sık görüşme arzusu uyandı. Ayrılacağı sırada bu zata soru sordu: -Efendi Hazretleri, bu dünyada en güzel şey nedir acaba? Laleli Baba cevap verdi: -Bu dünyada en değerli şey yiyip içtikten sonra sıkıntısız biçimde def-i hacetini yapabilmektir.Hükümdar bu cevaptan pek hoşnut olmadı. Başından beri hikmetli konuşmalarıyla herkesi etkileyen bir zata bu cevabı pek yakıştıramadı. Hatta bu cevabı biraz kaba bile buldu. Bundan sonra birşey konuşulmadı, hükümdar maiyetiyle beraber saraya döndü. Fakat bu ziyaretin ertesi günü şiddetli bir kabızlığa yakalandı. Bir türlü içini boşaltamıyordu. Sarayın bütün ilgilileri ve hekimbaşı seferber oldular, bilinen bütün ilaç ve tedavileri uyguladılar, fayda etmedi. Padişah kıvranıyordu. Nihayet birinin aklına geldi, Laleli Baba'ya haber verilse, onun himmetiyle hükümdar bu dertten kurtulamaz mıydı? Zaten başka denenmedik yol kalmamıştı. Padişaha danışıldı. O da: "Ne gerekiyorsa yapılsın" dedi. Hemen Laleli Baba'ya gidildi ve saraya getirildi. Hükümdar doğum sancısı çekiyor gibi kıvranıyordu. Laleli Baba'ya yalvardı: "Aman efendi hazretleri, bana yardım et!" Laleli Baba, "O kadar kolay değil, karşılık olarak ne vereceksiniz?" dedi. "Senin semtinde yaptırdığım o camii sana hibe edeceğim" "Yetmez" dedi Laleli Baba. Sultan Mustafa daha bir çok şeyler ekledi, Laleli Hazretleri bir türlü tamam, yeter, demiyordu. En sonunda ağzındaki baklayı çıkardı: "Ben senin için dua ederim, Allah dilerse bu dertten kurtulursun ama, karşılığında saltanatı (padişahlığı-hükümdarlığı) isterim." Padişah kem-küm etti ama çaresi yoktu "Tamam" dedi "O da senin olsun" Laleli Baba dua etti, sırtını sıvazladı, "Haydi git Allah'ın izniyle kurtulacaksın" dedi ve gerçekten kurtuldu. Kurtuldu ama saltanat da elden gitmişti. Şifa bulmanın sevincini, saltanatın elden çıkmış olmasının üzüntüsü gölgeliyordu. Laleli Baba sultanın haline baktı,baktı ve dedi ki: "Bir saltanat ki bir defi hacete değişiliyor, öylesine ucuz bir saltanat bize gerek değil, al yine senin olsun."

Emrah Altınay

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder